Ben insanlari anlayamadigim icin canim aciyor, insanlar beni anladiklari icin canimi yakiyorlar. Ben sonsuz yalnizliga inaniyorum, iklimlere, mevsimlere, kuslara ve sokaklarda oynayan cocuklarin masumiyetine inaniyorum. Sarkilara, türkülere, siirlere ve roman kahramanlarinin bizi hayatta tutan ütopik gercekciligine inaniyorum. Aska ve iflah olmaz bir sekilde aska sadik insanlarin acilarina inaniyorum. Tanriya inaniyorum, beni sevmedigine, hatta beni farkli ve özel sinadigina inaniyorum... Sasirtici bir roman Sevgili Yalnizlik. Bir kadin ve bir erkek, Likos ve Tidu ile tanisiyoruz bu romanda. Yedi tepeli sehirde bir odadayiz. Likos iflah olmaz bir hayalperest, Tidu iflah olmaz bir gercekci. Sanki bir düsün icindeler, zamansizligin yarattigi bir zaman boslugunun icinde, uzun uzun sohbetler ediyorlar. Yoksa düs degil de hepsi gercek mi Bir de yasakli kelimeler var. Bunlari dile getirmeden konusmak zorundalar. Ve ikisinden biri bu kelimeleri kullanirsa ebediyen birbirlerini kaybedebilirler. Seyfettin Arac denenmemis bir yazinsal yöntemi deniyor bu kitapta. Bir nehir diyalog gibi akiyor roman. Dilin sonsuz olanaklarini kesfetmekten cekinmiyor, epik yazinin ustalarina selam gönderiyor, okuru gercek bir edebiyat yolculuguna cikariyor. Ve kitabin finalinde bizi beklenmedik bir sürprizle sasirtmayi basariyor yazar.